8 Eylül 2009 Salı

Orta Anadolu (Bozkır), ormanlarla kaplanabilir mi?

.Kıyı bölgelerinden içerilere doğru denizin etkisi azalır, ilkim karasallaşır, ormanlar yavaş yavaş azalır, bodurlaşır ve biter. Ormanın bittiği, bitki örtüsünün seyrelip bodurlaştığı yerde boz topraklar başlar. Boz toprak verimsiz ve kıraçtır. Buralarda dereler bahar aylarında taşkın, yazın ise kurudur. Taşkın dereler, koruyucu örtüsü azalmış, tutunacak yeri olmayan boz toprakları, bilmedikleri bölgelere sürükler. Bu yüzden ıslak boz topraklar sakız gibi yapışkandır. Buraların en önemli nehrinin adının Kızılırmak olması, tesadüf değildir.
.


Boz topraklarda sert ve soğuk kış aylarının ardından bahar yağmurları başlar. Bahar yağmurları buğday tarlalarına çabucak boy attırır. Yol kenarlarında gelincikler, papatyalar, dağlarda çiğdem, navruz, kar çiçeği gibi soğanlı bitkilerle mevsimlik otlar biter. Tarla kenarlarında madımak, yemlik, kuşkuş, ebegömeci gibi yenebilen otları kadınlar yarışırcasına toplar. Tüyleri kirlenmiş cılız koyunlar, taze çıkmış otları tohum tutmalarına fırsat vermeden hızla tüketir. Baharın sonunda gök donuklaşır, bulutlar kaybolur, rüzgar sertleşir, şiddetli sağanak tüm boz toprakları kaplar, bir daha da yağmur yağmaz. Ekin tarlaları; hardal, turp otu gibi hepsi de sarı çiçekli istilacı bitkilerle kaplanır. Güneş başak tutan ekin tarlalarının üzerinde biraz daha fazla parlar, hava kurur, son su zerrecikleri de toprağı terk eder. Buğday yaprakları önce sertleşir, orta damarlarından başlayarak sararmaya başlar.

Kekik kokan tepelerin üzerinde koyunlar boşuna ot arar. Zira görünürde bacakları dalayan, geven, keçi payamı gibi çalılardan, sağa sola tek tek serpiştirilmiş alıç, ahlat gibi bodur ve dikenli ağaççıklardan ayrı, sadece yavşan otu kalmıştır. Koyunlar bir dahaki bahara kadar yavşan otu yemek zorundadır.
.
Bire beş, en çok bire on veren uçsuz bucaksız buğday tarlalarının ucunda, sanki sonradan varolmuşçasına kıraç tepeler ve tepelerin ardında boz dağlar görülür. Tepelerin eteğinde köyler aniden bitiverir. Toprak damlı, kerpiç duvarlı binalardan oluşan köy 1-1.5 m. yükseklikte bir toprak yığınından ibarettir. Kuru ot, saman kokan köyleri gençler terk etmiş, geride yalnız yaşlılar kalmıştır.

Boz toprakların uçsuz bucaksız alanlar kapladığı; köyün, ağacın, çalının, ayının, kurdun, kuşun, hemen her şeyin boz rengi aldığı yer bozkırdır.
.Ben Kızılırmak kenarında, bozkırın ortasında, doğdum. Köyümüzün dağlarında 7 adet ahlat (çördük) ağacı, 2 adet alıç ağacı, bir de keçilerin bile yemeye cesaret edemediği sağa sola dağılmış karamuk öbekleri, karamuk öbeklerinin bir tanesinin tam ortasında türemiş ardıç ağacından başka ağaç yoktu. Ormansız dağ olur mu'' diye sorardım nineme. Ninem de Olmaz ama oğlum, insanların olduğu yerde her şey mümkün'' diye yanıtlardı. Atalarımızdan kalan toprak damlı evimizin tavanındaki 30-40 cm. kalınlıkta, 15-20 metre boyunda kalem gibi, onlarca yekpare ardıç mertekleri ve direkleri gösterirdi. Bu evin ne zaman inşa edildiğini ben de bilmiyorum, ancak gördüğün ağaçlar civardaki ormanlardan getirilmiş. Şimdi bir tek kök ararsan bulamazsın'' derdi.

Tarihi kayıtlar da ninemi doğrulamakta. Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinden Ankara çevresinin kesintisiz ormanlarla kaplı olduğunu öğreniyoruz. Ankara savaşında Timur fillerini bu ormanlarda sakladığını söylüyor. İnanılmaz olan sadece 600 yıl sonra bu ormanlardan geriye, içerisinde; akçam, meşe, ardıç, alıç, ahlat ve keçi payamından oluşan 160 hektarlık Beyman kalıntı ormanının kalması. Ayrıca, Frig Kral Ailesi ve asil zenginlerinin ölüleri, ardıç ağacı kütükleri ile yapılmış, mezar odalarını içeren tümülüslerde gömülmüş olmaları Orta Anadolu ormanlarında tahribatın geçmişi konusunda önemli kanıtlardan biri. Daha 280 yıl önce Tourneford, Bursa'dan Ankara'ya giderken, Eskişehir çevresinin güzel ve sık ormanlarla kaplı olduğunu söyler. Bir çok antik kentte yapılan kazılar ve polen analizlerinden elde edilen bulgular, bugün Orta Anadolu'da hiç bulunmayan ağaç türlerinin varlığını kanıtlar.

Orta Anadolu'nun ekolojik verileri incelenirse, bölgenin zaman zaman çöl ortam şartlarına kaydığı açıkça görülür.Var olma ile yok olmanın sınır değerleri arasında yaşayan kurak, yarı kurak ormanlar ve bozkırlar, yoğun insan baskısına maruz kalarak yok olmuş, bunun sonucunda toprak taşınmış, toprağın su tutma kapasitesi en aza inmiş, yüzeysel akış şiddetlenmiş, biyolojik etkinlik en aza düşmüş, kendini yenileyemez hale gelmiş, ekolojik sistem yıkılmış ve insan kökenli olarak ormanlar bozkırlaşmış, bozkırlar ise çölleşmeye başlamıştır.


KAYNAK: Leyla-Galip Aksay  http://libertado.deviantart.com/art/life-in-anatolia-78483915 

Ormanların tutunabileceği bir alt, bir de üst sınır vardır. Akdeniz bölgesinde alt sınır deniz, üst sınır ise dağ kırıdır; bu iki sınır arasındaki orman alanı 2000-2200 metrelik bir ene sahiptir. Orta Anadolu gibi karasal iklime sahip alanlarda ise, ormanların alt sınırı bozkıra dayanır. Ormanın alt sınırında kuraklıktan, üst sınırında ise aşırı iklim koşullarından dolayı ağaçlar tutunamaz. Bu sınırların arasında kalan bölge, bozkırın ve dağ kırının en verimli bölümünü oluştururken, ormanların ise en verimsiz ve hassas bölümüdür.

Orta Anadolu Bölgesinde, Ankara'da olduğu gibi 1000-1100 metrenin, Sivas'ta olduğu gibi 1400 (bazı alanlarda 1600 hatta 1800 metre) metrenin altında bulunan alanlar doğal bozkır bölümünü oluşturur. Bozkırın ormanla birleştiği alt sınır orman tahribatının en erken başladığı yerleşim alanlarıdır. Buralar iyi mera otlarının ve buğdayın yetiştiği alanlar olduğu gibi, insanların ormanla ilgili gereksinimlerini karşılayacak en yakın yerdir. Bu alanlarda yıllık ortalama yağışın 400 mm'nin altında olması, yazların kurak ve sıcak geçmesi, hava bağıl neminin düşük olması nedeniyle buharlaşmanın artması ağaçların yetişmesini engellemektedir. Bu alanda yavşan (Artemisia) ve kekik (Thymus) gibi tek ve çok yıllık bitkilerle, acıpayam (Amygdalus orientalis), çatlı (Paliurus spina-cristi), gövem (Prunus spinosa) gibi bazı çalı ve ağaççık türleri egemendir. İç Anadolu bozkırının en belirgin bitkisi ise yavşan otudur (Artemisia fragnans). Orta Anadolu'da ormanların genişliği 600-1200 metre arasında değişir.

Ormanın üst sınırında yapılan yoğun yaylacılık yukarıdan aşağıya, alt sınırındaki yerleşim yerlerinin gereksinimi sonucu da aşağıdan yukarıya doğru ormanlar hızla daralmış, ardından yok olmuş ve onların yerine aşırı koşullara daha dayanıklı bozkır bitkileri almıştır. Oysa oranın gerçek bitki örtüsü aşağıdaki orman birliklerinden oluşmaktaydı.

Bozkır sınırından, 1400-1500 metre yüksekliğe kadar çoğunluğunu saçlı meşe (Quercus cerris) ve tüylü meşenin (Quercus pubescens) oluşturduğu birliğe çoğu zaman ardıç da (Juniperus) katılır. Meşe veya meşe-ardıç birliğinin içerisine ahlat (Pyrus), alıç (Crataegus), karamuk (Berberis), acıpayam, gövem (Prunus spinosa), kuşburnu (Rosa) ve diğer yabanıl meyveler karışır. Bu birlik, bozkırı 300-500 m eninde bir kuşak gibi sarar.
.


Orman Bakanlığı verilerine göre Orta Anadolu'da 1,622,000 hektar bozkır ağaçlandırılabilir niteliktedir ve bu rakam, ülkemiz genelinde yapılacak ağaçlandırma çalışmalarının üçte birinden fazlasını oluşturur. Orta Anadolu'da yapılan ağaçlandırma çalışmaların çoğunluğu, bozkır ya da meşe-ardıç birliği içerisindedir. Oysa geçmiş yıllarda, bozkır birliğinde meşe-ardıç gibi yöreye uygun doğal türlerin karışımı kullanılarak yapılması gerekirken, akçam, katran (Cedrus libani), salkım ağacı (Robinia pseudoacacia), dişbudak yapraklı akçaağaç (Acer neğundo) gibi türler kullanılmıştır. Bu türlerin hiç biri bu birliğin üyesi değildir. Bu nedenle aşırı kurak veya soğuk yılları takiben bazı türler sahadan hızla çekilmiş veya bodurlaşarak sağlıksız hale gelmiştir. Örneğin Ankara civarında 30-40 yıllık sarıçamlar, Eskişehir civarında 20-30 yıllık akçamlar kuraklığın etkisiyle hızla yok olmaya başlamıştır. Yine Eskişehir yöresinde aşırı soğuk alanlardaki bazı katranlar da 2005-2006 kışında dondan zarar görmüştür. Onların yerlerini alıç ve ahlat ağaçları ile diğer yabanıl meyveler almaya başlamıştır.

Doğal ortamda çalışmak hem zor hem de çok kolaydır. Yapılacak ilk iş doğaya sorular sormaktır. Doğa yalan söylemesini bilmez, ancak dışlanmaktan hiç hoşlanmaz. Doğa sevecen olduğu kadar kurallarına uymayanlara hırçın davranır, gerektiğinde cezalandırır.

Bozkırı çepeçevre saran meşe-ardıç birliğinin, yine meşe ve ardıçlarla ağaçlandırılması, sahalara birliğin diğer türleri olan alıç, ahlat, karamuk, kuşburnu, acıpayam gibi türlerin karıştırılması, katran ve akçamın ise sadece en iyi su rejiminin olduğu derin topraklı gölgeli bakılarda karışıma sokulması gerekir. Bu birliğin üzerinde ise yine doğal türler kullanılarak karışık ormanlar kurulmalıdır.

Elbette bu çalışmaların başarısı meşe, ardıç, ahlat, alıç, acıpayam, iğde (eleagnus), akçaağaç (Acer), üvez (Sorbus) gibi türlerin fidanlıklarda üretilmesine bağlıdır. Orman Bakanlığının ağaçlandırma yaptığı sahaların %60-70'i, Orta Anadolu ya da benzeri alanlardan oluşmasına karşın, yukarıdaki türlerin üretimi geçmiş yıllarda hiç olmamış, ancak son yıllarda yeni yeni yığınsal üretimleri gerçekleşmektedir. Bu sahaların başarılı bir şekilde ormanlaştırılması, öncelikle, meşe-ardıç birliğindeki ağaç türlerinde yığınsal fidan üretimlerinin hızlanmasına bağlıdır. Aksi takdirde onlarca yıl sonra ağaç dikecek toprak bulmakta güçlük çekebiliriz.
.
Tahıl, davar ve sığır bozkırlıdır. Bu nedenle ilk uygarlıklar bozkır-orman sınırında gelişmiştir. Anadolu'da ilk yerleşimler, ticaret ve göç yolları orman bozkır sınırından geçmiştir. Türklerde Orta Asya'dan başlayan göç yollarında bu sınırı yani meşe ve ardıç ormanlarını takip ederek Anadolu'ya gelmişler, ilk yerleşimlerini bozkır-orman sınırına yapmışlardır. Bozkır-orman sınırı otlak hayvancılığı için en uygun yer olduğu gibi, insanların enerji gereksinmelerinin, yapı malzemelerinin de ana kaynağıdır. Binlerce yıldır Anadolu'da kurulan uygarlıklar toprak damlı evler inşa ettiler, madenleri çıkarıp işlediler. Toprak damlı evlerin inşaatında ardıç kerestesi, madenlerin eritilmesinde ardıç kömürü kullanıldı. Seramik atölyelerinde, kireç ocaklarında çamların çıralı odunları, aydınlanmada çamların katranı, binaların ısıtılmasında meşe odunu kullanıldı. Meşe ve ardıcın dalları, meyvelere soğuk kış aylarında hayvanlara ilave besin olarak verildi. En son ve en hızlı tahribat traktörün gelişiyle gerçekleşti. Traktör ve pulluk baskısı meşe ve ardıç ormanlarını kasıp kavurdu, ağaçları köklerinden söktü, bozkırı talan etti. Zaten sınır değerlerde yaşayan kuru orman ve bozkır ekosistemi hızla yıkıldı. Tahrip edilen ormanlık alanlar hızla daha dayanıklı bozkır bitkileri ile doldu, bozkırlaştı. Bozkırlar hızla ortadan kalktı ve çölleşmeye başladı.

Bu bahar, bozkırın ortasında bir vaha gibi yeşeren 3-5 yaşındaki ağaçlandırma sahasını seyrederken hayallere daldım. Karlı dağlar tepelerin arkasından göklere yükseliyordu. Karların hemen altında, fırça gibi çam ormanları başlıyor, onun altında meşe ve ardıç ormanları eteklere, ta bozkır sınırına kadar iniyordu. Sınırda ahşaptan yapılmış iki katlı evlerden oluşan köyler, etrafında dizi dizi ahırlar, öbek öbek ot yığınları vardı. Dağlardan bozkıra kadar ulaşan dereler ta bozkırın içerilerine kadar söğüt ağaçları ile birlikte ilerliyordu. Billur gibi sularda alabalıklar, görünmemek için söğüt gölgelerine saklanıyordu. Uçsuz bucaksız verimli otlakların üzerinde, bir uçtan bir uca gökkuşağı gerilmişti. Bir de ağaçların arasında hiç acele etmeden yürüyen geyik gördüm.



Hazin Cemal GÜLTEKİN
Orman Yüksek Mühendisi
18.02.2008
.
KAYNAK: ÇEKÜL

4 yorum:

  1. bu konu benim performans ödevim.
    ve bu konunun bnim sorumla alakası yok
    verdiğiniz başlıkla alakalı olabilir
    ama benimkiyle alakası yok
    benim konum mşe ağacının tohumdan fidana fidandan ağaca geçmesi ve yetişme şartları

    YanıtlaSil
  2. rahim bey sizi TEMA vakfının başına geçirmek lazım son iki yıldır hayrettin karaca çekileli temanın sesi solugu duyulmuyor

    YanıtlaSil
  3. Mükemmel...

    İnanın bu yazıya, bu esere denebilecek tek bir şey yok. Allah'ım ne olurdu yazının sonundaki betimleme gibi ormanlarımız, dağlarımız olsaydı. Ülkemizde şu sıralar bu konuyla ilgili güzel şeylerin yapıldığı söyleniyor. Umarım yapılıyordur ve bu güzellikleri görürüz.

    YanıtlaSil
  4. anadolu.jpg için bir izin almak ya da fotoğrafını kullanacağım demek çok zor değildir sanırım? http://libertado.deviantart.com/art/life-in-anatolia-78483915 bu eser sahibini hiçe saydınız da fotoğrafın çekildiği Karaman'da yaşayan Leyla ve Galip AKSAY'a yaptığınız nedir?

    YanıtlaSil