30 Ağustos 2017 Çarşamba

Koruma çıtaları çakılan ağaçlar...


Karaağaca temizlik ve koruma çıtası
Küçük bir karaağaç ve kalın gövdesi kırılmış, fışkırır gibi çıkan dip sürgünleri arasında, ayaklar altında ezile çiğnene, yanından geçerken otomatik bir hareketle dalı, yaprağı koparıla çekile büyümeye çalışan ıhlamurlar...

Otları, sürgünleri temizlendi; rüzgar, insan vb dış etkilerden zarar görmemesi için koruma çıtaları çakıldı, iplerle sabitlendi.

Ömürleri uzun ola...

Ihlamura temizlik ve koruma çıtası

Ihlamura temizlik ve koruma çıtası

Çitlembik, temizlik...


Çitlembik, öncesi
Caddeyle sokağın köşesinde, kaldırım kenarında kendiliğinden çıkmış bir çitlembik. Gövdeyi sarmış alt sürgünler ve otlar temizlendi.

Ömrü uzun ola...

Çitlembik, sonrası

29 Ağustos 2017 Salı

Yeni bir güzergâh, başka bir yol, onlarca ağaç...


Direğin dibinde bir dut, temizlik öncesi
Bu sefer ayrı yönde bir yürüyüş. Başka caddelerde, farklı sokaklarda budanan, sürgünleri, otları, etrafı temizlenen onlarca değişik ağaç...

Kimi duvar dibinde, kimi bariyer demiri ardında, kimi sokak lambası direğinin altında, kimi dükkan önünde çiçeklikte, kimi eşikte, kimi refüjde, kimi kaldırım taşları arasında, kimi bir başka ağacın yanında bitivermiş isimlerini maalesef bilemediklerimiz dışında ceviz, akasya, dut, incir, dikenli akasya, portakal, turunç, çınar, meşe, nar, katalpa, mimoza, huş, dişbudak, erik, akçaağaç, elma, erguvan...

Direğin dibinde bir dut, temizlik sonrası
Ayrıca bu ağaçlarla ilgilenirken tepkili, tepkisiz çeşit çeşit insan hâlleri...

Tamamının fotoğrafı çekilmese de budanan, temizlenen ağaç sayısı 100'ü geçmiştir.

Ömürleri uzun ola...

Akasyanın yanında bir dut, temizlik öncesi

Akasyanın yanında bir dut, temizlik sonrası

Gövdesi kırılan eriğin sürgünleri, önce

Gövdesi kırılan eriğin sürgünleri, sonra

Bir başka ağacın küçük komşusu akasya











27 Ağustos 2017 Pazar

Üç kardeş...


O kadar çok kesilmiş, o kadar kırılmış, o kadar çok dal, budak, sürgün çıkmış ve o kadar biçimsiz büyümüş ki ancak bu kadar şekil verebildik. Üç ayrı yönde, üç gövde oluştuğu için fazlalık dalları kesip bu hâlde bıraktık. Umarız artık onu da bu şekilde bırakırlar.

Ömrü uzun ola...

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Yol kenarında bir alıç ağacı...


Alıç, (İç) Anadolu'nun bozkırlarında, dağlarında, tepelerinde oraların doğal bitkisi olarak çokça görülen, çalıya benzeyen ve çalı gibi büyüyen bir ağaçtır. Meyvesi küçüktür ama çok da lezzetlidir.

Yol kenarındaki bu alıç ağacı buraya nasıl geldi, dikildi mi, yoksa küçük tohumu/çekirdeği düşüp kaldı da kendiliğinden mi çıktı? Kendiliğinden çıkmış olmalı ki, doğasına uygun olarak çalı gibi büyümüştü. Budanıp sürgünleri temizlendi. Fıtratı çalı olduğu  (gülgiller) için beş kardeş bırakıldı.

Meyvesi bol, ömrü uzun ola...

Üçüz meşe ağacı...


Kemirgenlerin en sevdiği meyve, meşe palamudu, namı diğer pelittir. Benim de en sevdiğim ağaçlardan biri, meşedir. Hafta sonu rast gele dolaşmaların birinde ceviz, leylak, elma, erik, erguvan, akasya, defne ve isimlerini bilmediğimiz nice ağaca -saymadık ama 30-40 olmuştur- temizlik budaması yapıp insanî vazifemizi ifa ettik. Bunlardan biri de yukarıda, kalabalık aile hâli görülen bu meşe ağacıydı. Kardeş sürgünleri seyreltip sadece bu üçüzleri bıraktık ki, yıllar yıllar sonra inşallah büyüyüp kalınlaşınca üzerine hamak kurulabilsin. Zaten hamak, en güzel meşe ağacına kurulur değil mi?

Ömrü uzun ola...

24 Ağustos 2017 Perşembe

İki gövdeli iki ağaç: Çitlembik ve leylak...


Bir yokuşun kenarında otlar, çalılar arasında kendiliğinden ama gelişigüzel büyümüş ve hemen ardındaki aylandız kolonisinin işgaline uğradı uğrayacak iki ağaç. En alttaki eski izlerden anlaşıldığı kadarıyla defalarca kesilmiş ama inatla yaşamaya devam etmiş...

Gövdenin etrafındaki sürgünler o kadar çok ve kalındı ki, kesmekte çok zorlandık... Arkadaki daha küçük olan ağaç, leylak, öndeki daha kalın olanı ise tanımıyorum (ismini sonradan öğrendim, çitlembik ağacıymış). Bilmem niye ama bu sefer iki ağaca da iki gövde bıraktık.

Ömürleri uzun ola...

Budama yaparken dikkatini çekmiş olmalı ki, karşı apartmandan bir adam geldi:

-Ne yapıyorsunuz, bu ağacı kesiyor musunuz?
+Hayır, daha sağlıklı ve çabuk büyümesi için bakım, budama yapıyorum.
-Görevli misiniz? Belediyeden mi?
+Hayır, gönüllü olarak yapıyorum.
-Allah Allah. Çok ilginç, ağacı seven, koruyan insanlar da varmış demek ki. Ne güzel... Peki bunu yapmak için eğitimini aldınız mı?
+Hayır, alaylıyım ve gönüllü olarak yapıyorum. Sırt çantamda bu makası taşıyorum. Yolda giderken rast geldiğim, bu şekilde çalı gibi büyümüş ağaçların gövdelerini temizliyorum. Çevredeki ağaçlara bakın, hepsi tek bir gövde üzerinde büyüyor. Ben de kendiliğinden tohumdan çimlenip çıkan ama çalı gibi duran bu ağaçlara, bu şekilde budama temizlik yapıp büyümelerini kolaylaştırmaya çalışıyorum.
-Ne güzel yapıyorsunuz. Bakın şu karşısı orman gibiydi. Ama belediye birisine verdi, özel otopark yapmak için oradaki ağaçları kestiler.
+Biz, bize düşen vazifeyi yapmak durumundayız. Onlar da kendi vazifelerini öyle yapıyorlar.
-Peki kolay gelsin.
+Sağ olun.

GÜNCELLEME: Bir kaç gün sonra, kalınlaşıp ağaç olanlar dışındaki, aylandız kolonisi kökten ve toptan imha edilmişti. Neyse ki leylak ve çitlembiğe dokunulmamış.

22 Ağustos 2017 Salı

Apartmanın otopark girişindeki duvar dibinde bir sakız ağacı...


Bu iş/ler/i yapış maksadımız, reklâm/imaj/gösteri olmadığı için bakım, budama, temizlik vs müdahâle ettiğimiz bir çok ağacın fotoğrafını çekmek aklımıza gelmiyor. Aklımıza geldiği anda da "öncesi"ni çekmemiş oluyoruz. Dolayısıyla, cins, tür adını bilmediğimiz bu ağacın da "öncesi"ne dair bir fotoğrafı yok.

Herhangi bir caddenin sağındaki bir apartmanın otopark girişinde, duvar dibine sığınmış şekilde ve sürgünler, sürgünler, sürgünler içinde, çalı vaziyette duruyordu. Fazlalık sürgünleri budandı, gövdesi temizlendi. Ortaya genç, yakışıklı bir ağaççık olarak bu çıktı.

Ömrü uzun ola...

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Portakal ormanı...


Küçük boy sayılabilecek bir saksıda çimlendirilen onlarca portakal fidesi, minik saksılara alınarak "şaşırtma" yapılmayı ve tanıdık, tanımadık artık kime denk gelirse sevindirilmek üzere hediye edilmeyi bekliyor.


Bkz. Dostlarınıza, arkadaşlarınıza saksıda limon, portakal, mandalina ağacı hediye edin.

20 Ağustos 2017 Pazar

Çalı mı, çınar mı?


Temizlik öncesi, çalı...
Arabayla giderken sağ kaldırım kenarında gördüm onu. Bir dükkânın merdiven eşiğiyle inşaat şantiyesinin paravanlarının sınır noktasında öylece duruyordu. Sırt çantamdan budama makasını çıkardım. O kadar çok sürgün vardı ve o kadar biçimsiz büyümüştü ki, gövde için hangisini bırakmam gerektiğine çok zor karar verdim. Emin değilim ama gövde kalınlığına bakılırsa tahminî olarak 8-10 yaşında vardı. Bunca zaman, bu şekilde bile olsa büyüyebilmesi onun adına sevindirici. Kalan gövde biraz biçimsiz ve oval ancak zamanla düzleşeceğini umuyoruz.

Temizlik sonrası, çınar...
Dükkânın verandasında oturanlara, gövdeye destek için bulduğum çıtayı bağlamak amacıyla "ip var mı" diye sorunca ilgisizlikleri de ilgiye dönmüş oldu. "Aaaa, biz onu ot sanıyorduk" tepkileri arasında, onun yüzlerce yıl ömrü olan bir çınar ağacı olduğunu söyleyip bundan sonrası için artık onlara emanet ettiğimi, etrafını temizleyip sağda solda atılı duran kilit/parke taşlarıyla koruma duvarı/havuzu yapmalarını ve sık sık sulamalarını rica ettim. Memnuniyetle kabul ettiler. Sağ olsunlar.

Çınarın da ömrü uzun ola...

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Köküne zarar vermeden söktüğünüz küçük fideleri eve, bahçeye, saksıya kadar en uygun şekilde nasıl taşıyabilirsiniz?


Kökleri peçeteye sarılı fideler...
Herhangi bir yerde -betonda, kaldırımda, yolda, arada, derede- çimlenip büyümüş bir ağaç fidesi gördünüz ve onu, kolayca büyüyeceği, daha korunaklı, sağlıklı bir yere ya da evinizdeki bir saksıya taşımak istiyorsunuz.

Bunu en iyi, en kolay şekilde nasıl yapabilirsiniz? Cevabı çok basit: Köklerine zarar vermeden söküp ıslak, nemli peçeteye sararak...

Vejetatif dönemde (ağaçların yeşil olduğu yaz mevsiminde) bir fidenin söküldükten sonra başka bir yerde tutması oldukça zordur. Bunun için ya vejetatif dönem dışı (yani sonbahar sonu, kış, ilkbahar başlangıcı) tercih edilmeli ya da toprağıyla birlikte kalıp hâlinde alınmalıdır.

Fideyi toprağıyla birlikte kalıp hâlinde alma imkânınız yoksa köklerine zarar vermeden, koparmadan, yumuşak bir şekilde sökmeli; köklerinin susuz kalıp kurumaması için nakledeceğiniz yere kadar peçete, kağıt havlu, tuvalet kâğıdı, gazete kâğıdı, kumaş parçası vb bir şeye ıslak, nemli bir şekilde sarıp taşımalısınız. Kökleri peçete içinde nemli kaldığı sürece fideniz de canlı kalmaya devam edecektir. Kökleri nemli peçeteye sarılı vaziyette canlılığını bir iki gün daha muhafaza etse de, dikmek istediğiniz daha korunaklı bir yere -saksı, bahçe vs- bir an önce götürüp dikmenizde yarar.

Taşınan meşe fidesi, saksıda büyürken...
UYARI: Bu tavsiyeler, bulunduğu yerde büyüyemeceğini, zarar göreceğini düşündüğünüz, daha iyi, korunaklı, bakımlı bir alana taşıyabileceğiniz fideler için geçerlidir.
Ayrıca, tohumdan yeni çimlenmiş, boyu bir karışı geçmemiş, bir ya da iki yaşındaki küçük fideler için geçerlidir. Daha büyük yaşta olan boy atmış fideleri (artık fidan olmak üzeredir), kök sistemi gelişip yayıldığı, derinlere indiği için sağlıklı bir şekilde koparmadan, zarar vermeden alabilmeniz çok zordur. Zarar vermeden alamayacağınızı düşünüyorsanız fideyi bulunduğu kendi doğal ortamında bırakabilirsiniz.

Beton, fayans, mozaik arasında topraksız bir ağaç...


Bu ağaç, muhtemelen dişbudak, yerden neredeyse 1 metre yukarıda ve toprakla kesinlikle teması yok. Büyümesine yardımcı olacak bir avuç bile toprak yok. Beton, fayans, mermer mozaiği arasında kendine bir yer edinmiş, çimlenip bu kadar büyüyebilmiş. Daha sonrasında nasıl ve ne kadar büyüyebilir, büyüyebilse bile hane sahipleri buna izin verir mi, bilinmez.

Umarız ki orada, öylece kalıcı olarak durur.

18 Ağustos 2017 Cuma

Küçük bir yürüyüşte kısa gün kârı: En az 50 ağaç.


Tek tek saymadık ama en az 50 -belki daha fazla- ağaç/fidana gövde budaması yapıldı, etrafı temizlendi.

İşten erken çıkıp -yolu da biraz uzatarak- minibüse kadar sonrasındaysa minibüsten inip eve kadar yürüyüş yaparken sağda solda, yani işte kaldırımda, eşikte, duvarda, taşta, betonda, refüjde, yol kenarında, kapı dibinde, saçak altında, parkta bahçede, arada derede gördüğümüz hüdayinabit çınarları, akça ağaçları, meşeleri, cevizleri, dutları, akasyaları, incirleri hatta nardan eriğe, elmadan şeftaliye meyve ağaçlarını ve adını bilmediğimiz nice ağacı budadık, etrafını sarmış otları temizledik.

Onlarca sürgünüyle çalıya dönmüş ağaçların gövde budamasını yapan sırt çantamızdaki 9 kusür tl'ye alınmış budama makası ne çok işe yaradı.

Yoldan geçen bir kişi de selam verip kolaylıklar diledi ve dua etti. Biz de cümle ağaçlara edelim: Ömürleri uzun ola...

Tamamının fotoğrafını çekme gereği duymadık ama öncesi ve sonrası için fikir verebilecek bir kaç örnek:

İki apartman girişi arasında doğalgaz borusuna sarılmış,
sakız ağacı, pistacia lentiscus

Sürgünleri budanıp tek gövde yapılan, etrafı temizlenen
ceviz ağacı. Kargaların emaneti, onlar gömdü çünkü.

Yol kenarında, düşük banket ile çit arasındaki güvenli
bölgede çimlenip büyüyen çınarlar, akasyalar...
Gövde sürgünleri budandı, etrafındaki otlar temizlendi.

Çınar ağacı. Tek gövde için sürgün budaması yapıldı. 

Önceki hâli böyle olan bu çınar, bu şekilde büyüyemez.
Sonraki hâli aşağıda...

Sürgünleri budanmış çınarın sonraki hâli.
Önceki hâliyse yukarıda.

Onca sürgünle çalıya dönüşmüş çınarın önceki hâli.

Sürgünleri temizlenen çınar ağacının sonraki hâli.

Üzerine dökülmüş betona rağmen büyümek isteyen çınar.

Tek gövde için sürgünleri temizlendi ki, beton korksun.

Çalı mı, çınar mı? Önceki hâli...

Gövde sürgünleri temizlenmiş çınarın sonraki hâli.

Kaldırım ile duvar arasına tutunmuş incir. 




11 Ağustos 2017 Cuma

Bozkırda değiliz, olamadık; bari şehirde olalım, şehirli olalım, şehir olalım...

.
Bakmayın, adının "Bozkır Ağaçlandırma Topluluğu" olduğuna. O, Bozkır'ı orman yapma, Bozkır'da bir orman yapma düşünün adıydı. Bozkırda olmayı, uçsuz bucaksız Anadolu çıplaklığına hiç olmazsa bir kaç tohum, bir iki fidan, üç beş ağaç olsun bırakmayı isterdik, istedik ve fakat neylersiniz ki şehir olamamış bir büyük kentteyiz. Trafiği, insanı, betonu, betonu ve betonuyla buradayız.

Kaldırımda, eşikte, duvarda, taşta, betonda, refüjde, yol kenarında, kapı dibinde, saçak altında, parkta bahçede, arada derede, hüdayinabit çınarların, akçağaçların, meşelerin, cevizlerin, dutların, akasyaların, incirlerin -aylandızı bu kapsama dâhil etmeli miyiz, emin olamadık- vesâir ağaçların topraksız, susuz, gübresiz, bakımsız bir şekilde üstelik ezilme, kırılma, kesilme, koparılma, kuruma yani her türlü zarar görme ihtimallerine rağmen çimlenip fide, fidan, ağaç/çık oluşları insana bir şeyler anlatıyor olmalı.

Bu anlatıma karşı, içinde "imar, rant, orman, kent, inşaat, canlı, beton, insan, doğa..." geçen binlerce cümle kurulup itiraz ile beyhudelik elbette vurgulanabilir. Ve fakat biz, kendi vazifemizi yapmak durumundayız. Tıpkı tohumların, ağaçların kendi vazifelerini yaptıkları gibi...

Kaldırımda, eşikte, duvarda, taşta, betonda, refüjde, yol kenarında, kapı dibinde, saçak altında öyle rast gele gördüğümüz bu ağaççıkların korunması, kurtarılması, budanması, sulanması, bakımı velhasıl içinde bulunduğu duruma göre mümkün olabilen düzeyde yapılması gereken ve yapılanlara dair fotoğraflı küçük/kısa hikâyelerle şehirde olmaya devam edeceğiz.

Bkz.
Yol kenarında bir küçük akçağaç
Artık bir çınar ağacım var