1 Eylül 2009 Salı

Bugün 1 Eylül ve "Tohum mevsimi" başladı.

.
1 Eylül, sonbaharın ilk günü. Uzun bir aradan sonra bugün yağmur yağması da önemli. Ağaçlar, yaz boyu yıpranan, tozlanan, rengi değişmeye başlayan yapraklarını dökmeye hazırlanıyor. Kimi ağaçlarsa dökmeye başladı bile...

Dökülen sadece yapraklar değil elbette. Bakıp geçtiğimiz, kimi zaman baktığımız ama görmediğimiz (farketmediğimiz), adını sanını bilmediğimiz onlarca ağaç türünün tohumları (literatürdeki adıyla meyveleri) olgunlaşmış durumda. Parklarda, refüjlerde, kaldırımlarda, sitelerde gördüğümüz bir çok ağaç tohum vermiş (tohumlar dökülmese bile olgunlaşmış) durumda... İçinde fide, fidan, ağaç ve orman gizleyen ve değerlendirilemediği için büyük oranda yok olan milyar kere milyarlarca tohum yeşil yaprakların arasında olgunlaştığının bir göstergesi olarak kurumuş kapsülleri ve koyu renkleriyle aslında bizi çağırıyor.

Örneğin, akasyanın (baklagiller familyasından) tohumu olgunlaştı, fasülye şeklindeki kapsülleri ve içindeki küçük, koyu renkli tohumcuk kupkuru olarak toplanıp ekilmeyi bekliyor. Atkestanesi ise, kahverenginin en güzel tonunu barındıran, parlak dokulu tohumlarını bir iki hafta içinde dökmeye başlayacak. Meşe içinse -türüne bağlı olarak değişmekle birlikte- eylül sonu veya ekim ayını beklemek gerek. Diğer türler için tohumun olgunlaşma süresi daha uzun veya daha kısa olabiliyor. Olgunlaştığını anlamanın en kolay yolu, tarih/takvim gözetmek yerine, fizikî durumlarını dikkate almaktır.

Ağaç dikmek varken neden tohum?
Elbette ağaç türlerinin tohumunu ekmek, fidanını dikmeye engel değil, engel olmadığı gibi biri diğerine alternatif de değil. Ama fidan (ağaç) dikmek için bir fidanlığa (öncelikle bulmanız gerek tabi) gidip satın almanız gerek. Sonra dikim mevsimini de gözetmeniz, bununla birlikte yetişip büyüyebileceği (korunaklı) uygun bir yer de bulmanız gerek.

Ancak tohum için bunların hiçbirine -gerçekten- gerek yok. Fizikî görünümünden olgunlaştığı anlaşılan ağaç tohumları, dallardan ve/veya dökülmüş ise ağacın altından toplanarak evde, ofiste, terasta, balkonda, pencere kenarında saksıya veya küçük pet bardaklara çimlenmek üzere ekilebilir. Çimlenen ve fideye dönüşen tohum için pet bardak veya saksı ilerleyen zamanda yeterli gelmeyecektir. Bu durumda fide, saksının bir büyüğüne uygun şartlarda alınarak gelişimini sağlıklı sürdürmesi sağlanabilir. Eğer "bonzai" yapmayı düşünmüyorsanız, ilerleyen yıllarda fidan olacak fideyi doğada uygun ortama (bahçe, park, dağ, tepe vs...) dikebilirsiniz.

İşte birkaç örnek:.


"Adını bile bilmediğimiz" bir ağaç türünden alınan bu yıla ait tohumlarla küçük bir pet bardakta yapılan çimlendirme... (Henüz bir haftalık. 01 Eylül 2009)



Adını bile bilmiyor olabilirsiniz (ki bu ağaç erguvan) işte tohumunu alabileceğiniz bir ağaç! Ve üzerinde bu yıla (2009 yazına) ait kurumuş kapsüller içindeki (kapsülüne bakılırsa fasülyegiller familyasından olması da muhtemel) olgunlaşmış, kurumuş tohumlar (meyveler).

Saksı ve pet bardaklarda çimlendirilen tohumlar:.






.
Fotoğraf yerleşim sırasıyla: Gülibrişim, elma, portakal, meşe...


Hiçbirimiz ziraat mühendisi, botanik uzmanı, bahçıvan ya da çiftçi değiliz ama yapabiliriz!
.
Evet hiçbirimiz konunun uzmanı değiliz. Toprak kimyasından, PH değerinden, toprak analizinden, çimlenlenme, güneşlenme, gübreleme, sulama ve büyümeye ilişkin olması gerekenlerden, optimal şartlardan pek ve/veya hiç anlamıyor da olabiliriz. Anlamak, bilmek, uygulamak elbette çok iyi ancak belki genel itibarla bunlar çok gerekmiyor da olabilir.

Zira, duvar çatlağında ya da kaldırım taşlarının neredeyse çizgi kadar ince olan boşluğunda kendiliğinden çıkan, çimlenen tohumlar için (çimlendikleri bu doğal ortamlarının) ne PH değeri ne optimal şartları ne de toprak kimyası uygun. Ama orada bile çimlenebilen -farklı sebeplerle yaşama imkanı bulamasa da- bir tohum gerçeği var.
.
.
UYARI: Ama bu gerçek, en azından interneti kullanarak (detaylarda boğulmadan) meselenin özünü kavramak amacıyla ekoloji, botanik ve toprak konusunda araştırma yapmaya, bir şeyler öğrenmeye ve uygulmaya asla engel değil. Bizim de niyetimiz bu bilgileri boş verin, deneme yanılma yoluyla da öğrenilir bu işler değil. "Ben hiçbir şey bilmiyorum" sözü bize engel, mazeret olmasın yeter!.
Sonuç olarak formül çok basit:

Etrafınıza bakın. Parklardaki, kaldırımlardaki ya da başka başka ortamlardaki tanıyın ya da tanımayın ağaçlara bakın. O ağaçlardan bir kaç (hepsini yetiştirebileceğinize inanıyorsanız arkadaşlarınıza da vermek üzere daha fazla) tohum alın. Sonra küçük saksılar ya da pet bardaklara doldurduğunuz ortalama niteliği haiz toprağa çok derin olmamak şartıyla (1-2 cm) gömün. Ortalama miktarda su, ışık, ısı şartlarını yerine getirin. Tohumuna göre değişmekle birlikte bir veya birkaç hafta bekleyin. İnanın kafasını toprağın altından çıkardığında çok sevineceksiniz.

Doğaya her yıl, üslü sayılarla bile ifade edemeyeceğimiz kadar çok tohum saçılıyor. Belki bizler de hiç olmazsa bir kaç tanesini ortalama yaşam şartlarında fideye, fidana ve ağaca dönüştürebiliriz.

Bugün 1 Eylül ve sonbaharın ilk günü. Unutmayın, sonbahar aynı zamanda "tohum mevsimi"dir de...


.Fotoğraf: Fasülye kapsülüne benzeyen akasya tohumu...

Bkz. Bugün, 1 Eylül. "Tohum Mevsimi" başladı.

2 yorum:

  1. Paylaşımınız için Sonsuz Teşekkürler..
    Gerçektende bilgilendiriciydi.
    Tekrar Çok Sağolun..

    YanıtlaSil
  2. Tohum toplayip cimlendirmek, ona bakmak ve toprakla bulusturmak gercekten hastalik seviyesinde bir tutku. Hele ki o mutlulugu aldiysaniz birakmasi mümkün degil. Hic bir sey bilmiyor olabilirsiniz ama deneyerek de bir birikim olusturabilirsiniz önemli olan denemek ve akilda tutmak. Yer yer okumayi da tavsiye ederim ben cok güzel forumlar var.

    Ilgili olan ve yeni deneyecek kisilere elma tohumunu denemelerini öneririm, zira diger meyvelere göre cok kolay cimleniyor. Kayisi, seftali veya kirazla baslarsaniz bir süre sonra basarisizliklarinizdan bikabilirsiniz. Güzel bir yazi olmus, tesekkur ediyorum..

    YanıtlaSil