"...Benim şu anda en büyük arzularımdan birisi de laftan ziyade orman dikme işini hızlandırmak. Çıplak arazide tek bir ağaç düşününüz, onun verdiği oksijen, onda yuvalanan kuşlar, onda serinleyen kelebekler, arılar, böcekler, onun gölgesinde gölgelenen insanlar ve de canlılar. Tek bir ağaç. Bunun milyonlarcasını düşününüz!
Köyüm ülkemizin en fakir köylerinden birisi, doğru dürüst suyu ve yolu yok. Bir zamanlar 220 hane olan köyümüz şimdi 40 haneye kadar düştü. Çoğunda tek başına yaşayan insanlar oturmakta. Öldüklerinde kapıları kapanacak. Topraklarımız kıraç... Köylerde kimse de yol gösterici olamadı. Köylümüz hâlâ ana baba usulü iki taşa bir kuşa diye toprağa tohum atıyor. Durum böyle olunca pek çok köy gibi bizim köylü de köyü terk etti. Elindeki avucundakini satarak şehre gelen insanımız 200 metrekare yerde köyü yaşamaya çalıştı. Çoğu amelelik ve seyyar satıcılık yaparak hayatlarını idameye kalktılar. Çocuklarını da çok parlak şekilde okutamadılar. Bu çocukların çoğu işsizler ordusuna katıldı. Bizim sokak çocukları veya kapkaççı deyiverdiğimiz çocuklar; şu an köyde yaşayan çocuklardan değil. Şehre göç etmiş ailelerin yavruları...
Ben bundan 40 yıl önce beş çuval meşe palamudu bulup geldim. Köylülerimizle dağımızın bir bölümüne bunları diktik. Palamutların pek çoğu yeşerdi. Ne yazık ki koruma imkanı olmadığı için hayvanlar pek azının yaşamasına fırsat verdi. Yine de bu orman sevdamdan vazgeçmedim... Allah fırsat verdi, 1998 yılında köyümde taşlık (Traktörle ziraat yapılamaz) arazi ler alıp kendi öz imkanlarımla orman dikmeye başladım. Biraz birikimimle kooperatiften temin ettiğim evimi satarak arazimin etrafını hasır telle çevirdim. 8 km mesafeden bir parmak kalınlığında bulduğum bir suyu borularla, orman diktiğim araziye getirdim. Burada havuzlarda topladım. Bu suyu ağaçlara can suyu olarak kullanıyorum. Şu ana kadar 100 çeşide yakın (sedir, çam, dişbudak, meşe, mavi servi, mahlep, ceviz, antepfıstığı vs.) on bin ağaç diktim Bu ağaçlar bugüne kadar güzel büyüdü. Boyları 50 cm ile 5 m arasında değişiyor. Fırsat buldukça dikime devam ediyorum. Tek sıkıntım suyun yetersizliği. (ormanı sadece dikmek yetmez. Koruyacaksın, sulayacaksın. En az 100 yıl bekleyeceksin). Ormanı yağmalamak ve yakmak çok kolay...
Ben şuna inanıyorum: Biz belki dedelerimiz gibi toprak fethedemeyiz, ama topraklarımızı 20 kat verimli hale getirirsek sanki 20 kat toprak fethetmiş gibi oluruz. Ülkemizin her tarafını yağmur ormanları gibi ormanlandırırsak, hem ülkemiz hem de bütün insanlar fayda görür. Biz kıyametin kopuyor o lduğunu gürsek bile ağaç diken bir kültürün sahibi iken nasıl oldu da bu güzel dağlarımız çırılçıplak kaldı?
...Ben ormanı dikmeye başlayalı 8 yıl oldu. O günden beri pek çok köylüm çalışma imkanı buldu. Eğer benim yaptığımı yapan insanların sayısı çoğalırsa çok kişi köyünü terk etmez. Su damlaya damlaya mermeri deler. Benim çalışmamı herkese duyurma imkanım yok.
Saygılar sunarım.
Rahim Demirbaş
Emekli Matematik Öğretmeni
Hamidiye Mah. Anıt Cad. Ender Ap. No: 2 Ereğli Konya
Telefon: 0505 753 92 92
18 Şubat 2007 Pazar"
ALINTI: Hayrettinkaraman.net
Köyüm ülkemizin en fakir köylerinden birisi, doğru dürüst suyu ve yolu yok. Bir zamanlar 220 hane olan köyümüz şimdi 40 haneye kadar düştü. Çoğunda tek başına yaşayan insanlar oturmakta. Öldüklerinde kapıları kapanacak. Topraklarımız kıraç... Köylerde kimse de yol gösterici olamadı. Köylümüz hâlâ ana baba usulü iki taşa bir kuşa diye toprağa tohum atıyor. Durum böyle olunca pek çok köy gibi bizim köylü de köyü terk etti. Elindeki avucundakini satarak şehre gelen insanımız 200 metrekare yerde köyü yaşamaya çalıştı. Çoğu amelelik ve seyyar satıcılık yaparak hayatlarını idameye kalktılar. Çocuklarını da çok parlak şekilde okutamadılar. Bu çocukların çoğu işsizler ordusuna katıldı. Bizim sokak çocukları veya kapkaççı deyiverdiğimiz çocuklar; şu an köyde yaşayan çocuklardan değil. Şehre göç etmiş ailelerin yavruları...
Ben bundan 40 yıl önce beş çuval meşe palamudu bulup geldim. Köylülerimizle dağımızın bir bölümüne bunları diktik. Palamutların pek çoğu yeşerdi. Ne yazık ki koruma imkanı olmadığı için hayvanlar pek azının yaşamasına fırsat verdi. Yine de bu orman sevdamdan vazgeçmedim... Allah fırsat verdi, 1998 yılında köyümde taşlık (Traktörle ziraat yapılamaz) arazi ler alıp kendi öz imkanlarımla orman dikmeye başladım. Biraz birikimimle kooperatiften temin ettiğim evimi satarak arazimin etrafını hasır telle çevirdim. 8 km mesafeden bir parmak kalınlığında bulduğum bir suyu borularla, orman diktiğim araziye getirdim. Burada havuzlarda topladım. Bu suyu ağaçlara can suyu olarak kullanıyorum. Şu ana kadar 100 çeşide yakın (sedir, çam, dişbudak, meşe, mavi servi, mahlep, ceviz, antepfıstığı vs.) on bin ağaç diktim Bu ağaçlar bugüne kadar güzel büyüdü. Boyları 50 cm ile 5 m arasında değişiyor. Fırsat buldukça dikime devam ediyorum. Tek sıkıntım suyun yetersizliği. (ormanı sadece dikmek yetmez. Koruyacaksın, sulayacaksın. En az 100 yıl bekleyeceksin). Ormanı yağmalamak ve yakmak çok kolay...
Ben şuna inanıyorum: Biz belki dedelerimiz gibi toprak fethedemeyiz, ama topraklarımızı 20 kat verimli hale getirirsek sanki 20 kat toprak fethetmiş gibi oluruz. Ülkemizin her tarafını yağmur ormanları gibi ormanlandırırsak, hem ülkemiz hem de bütün insanlar fayda görür. Biz kıyametin kopuyor o lduğunu gürsek bile ağaç diken bir kültürün sahibi iken nasıl oldu da bu güzel dağlarımız çırılçıplak kaldı?
...Ben ormanı dikmeye başlayalı 8 yıl oldu. O günden beri pek çok köylüm çalışma imkanı buldu. Eğer benim yaptığımı yapan insanların sayısı çoğalırsa çok kişi köyünü terk etmez. Su damlaya damlaya mermeri deler. Benim çalışmamı herkese duyurma imkanım yok.
Saygılar sunarım.
Rahim Demirbaş
Emekli Matematik Öğretmeni
Hamidiye Mah. Anıt Cad. Ender Ap. No: 2 Ereğli Konya
Telefon: 0505 753 92 92
18 Şubat 2007 Pazar"
ALINTI: Hayrettinkaraman.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder