29 Ağustos 2009 Cumartesi

"Ağaç sevgisi evini ipotek ettirdi"

.

.
"Ereğli'de emekli Öğretmen Rahim Demirbaş, çorak köyüne ağaç dikmek için evini satmış ve bu parayı orman alanı için harcamıştı.
.
Emekli öğretmen Rahim Demirbaş, ağaç sevdası uğruna daha önce 3 evini sattığını ifade ederek, “bu yıl da elimdeki son evimi de bankadan çektiğim kredi için ipotek ettirdim. Bugüne kadar 500 bin TL masraf ettim ve 10.000 fidan diktim. Hedefim 50.000 fidan dikmektir” dedi. 11 yıldır köyüne fidan diken Rahim Demirbaş, oluşturduğu 600 dekarlık alandaki ağaçların bakımını yapması için aylık 600 TL’ye işçi çalıştırdığını da belirterek, “vatan toprağına bütün servetim feda olsun. Cennet ülkemin her tarafının yeşillere bürünmesini istiyorum” dedi.
.
Ağaçlarını sulamak için imkânlarıyla yaptırdığı havuzlara aktararak; ‘sulayamadığım her fidandan utanıyorum’ dediği ağaçlarını sulamaya çalışıyor. Rahim Demirbaş, “ağaçları sulamak için yaptırdığım ve bana 17 Bin TL’ye mal olan 600 ton kapasiteli havuza biriktirdiğim su ile ağaçları sulamaya çalışıyorum ancak bu sudan da yazın faydalanamıyorum. Bin bir güçlükle diktiğim fidanların yazın kurumasını da kabul edemiyorum ama yapacak bir şey de yok. Devletten köyüm için su istiyorum” dedi. Ağaçlandırma sevdası uğruna her yıl bir evini sattığını söyleyen Demirbaş; bu sene de fidan dikmeye devam edeceğim ve fidan alabilmek için bankadan kredi çektim. Kredi karşılığında da elimdeki son evimi ipotek ettirdim.” dedi.

BU ÇALIŞMAM HERKESE ÖRNEK OLSUN

Emekli Öğretmen Rahim Demirbaş; bu çalışmasını Türkiye’deki herkese örnek olmasını istediğini de belirterek; “ben bu çalışmayı herhangi bir çıkar uğruna yapmıyorum. Ben köyümü ve vatan toprağımı yeşillendirmek için çalışıyorum. Ve bu çalışmamın herkes tarafından örnek alınmasını istiyorum. Umarım ki herkes kendi bölgesini aynı özveri ile ağaçlandırır ve ülkemizi çoraklıktan kurtarmak adına bir şeyler yapmış olur” dedi.

Demirbaş, ağaçlandırma çalışması ile ilgili olarak da devletten yardım beklediğini söyleyerek, “yıllardır uğraşıyorum. Artık altından kalkamayacak duruma geldim. Hem maddi hem manevi olarak yıprandım. Devletten bu konuda yardım istiyorum. En azından ağaçlandırma çalışmama destek olarak bana kredi açmalarını istiyorum. Devlet bana destek olursa ben Karacadağ’da ağaçlandırılmadık alan bırakmayacağım. Koca Karacadağ’ın her yerini adım adım ağaçlandıracağım ama destek bulamıyorum” dedi."
.

"Asker, 'Rahim hocanın çocukları'nı kurtardı!"

.
Emekli öğretmen Sayın Rahim Demirbaş, Genelkurmay Başkanlığından yardım dileğinde bulunmuştu bu köşe aracılığı ile... Yardım istiyordu çünkü elleriyle diktiği 14 bin adet fidanı kurumak üzereydi ve bu fidanlar onun çocuklarıydı... Bizzat Genelkurmay Başkanı Sayın Orgeneral Başbuğ konuyla ilgilendi ve gerekli yardım Rahim öğretmene ulaştırıldı.. O şimdi mutlu, çocukları kurtuldu... Bize durumu yazmış şu kelimelerle anlatmış;

“Çaresizlerin çaregâhı olan Allah, bir yerden birşeyler vererek kullarının sıkıntılarını gideriyor... Bugün Kıdemli Başçavuşum Özkan Bişkin beyi, Erkan Albayım görevlendirmiş. Gelip Ereğli’den Genelkurmay Başkanım adına lazım olan damlama borularını alıp gitti. Allah milletimize zevâl vermesin. Benim gibi garip ve çaresizlerin elinden tuttular. Sizin aracılığınızla Genelkurmay Başkanıma saygılar sunarım. Benim büyük bir sıkıntımı savdılar. İnşallah bu güzel ülkemizin sıkıntıları da onların aracılığı ile ortadan kaldırılır. Behiç Bey, Allah razı olsun. Saygılarımla. Rahim Demirbaş..”

Biz de Sayın Demirbaş gibi duyarlı vatandaşların bu tür çabalarının artmasını dileriz...

ALINTI: Yeniçağ / Behiç Kılıç

"Rahim Hoca, 15 bin fidan için yardım istiyor Sayın Orgeneral İlker Başbuğ"

.
"Rahim Demirbaş 42 yıl öğretmenlikten sonra emekli oldu; ne yapıyor, fidan dikiyor... 15 bin ağaç dikmiş, köyünün çorak arazilerinde vaha yaratmış bir mübarek kişidir Rahim Hoca... Geçen hafta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ile TEMA’cı Hayrettin Karaca’nın “etkinlikleri” gazetelerdeydi... Bu haber, şu sıralar başı sıkışık olan Rahim Hoca’yı umutlandırmış, Komutan dâhil “büyüklerden” kendisine bir yardım eli diliyor. (Daha doğrusu kendisine değil de diktiği fidanlara.) İşin detayını onun bana yazdıklarını özetleyerek size sunuyorum;

“Ben emekli Öğretmen Rahim Demirbaş. 1969’da başlayan bir düşünce, 1998’de eyleme geçti. Yüzlerce dekarlık traktörün süremediği, insanın bile zor gezdiği, erozyonun canına okuduğu kuş uçmaz kervan geçmez topraklarda insanımızın örnek alabileceği bir vaha oluşmaya başladı. Bütün birikimimi buraya harcadım. 11,5 yıldır kimseden hiçbir destek almadım, almak da istemedim. Bu güzel ülkeme her şeyimi feda etmeyi düşündüm. Acaba bir örnek, model oluşturabilir miyim diye uğraştım. Köylüsü, kentlisi, okumuşu, cahili elini taşın altına sokup bir şeyler yapmalıyız. Bu yıl yine çeşitli türde 4500 fidan daha diktim. Böylece fidanlarımın sayısı 15.000’e ulaştı. Sıkıntım bir türlü bitmiyor. Bu yıl diktiğim fidanları birikimim kalmadığı için evimi ipotek ederek kredi temin edip aldım. Şimdi de sulayabilmem için 15 km’lik damlama borusuna ihtiyaç var. Mutlaka bu boruların temin edilmesi gerekir. Eğer bu boruları temin edemezsem, fidanlar çok fazla fire verecek. Bu boruları bir boru fabrikasının veya anlayışlı birisinin temin etmesi gerekir. Ücretini makul bir zaman içerisinde geriye ödeyebilirim. Bunu söylerken de utanıyorum. Tesellim; bakıyorum koskoca fabrikalar, şirketler yardım çağırısında bulunuyor. Karşılıksız yardım filan istediğim sanılmasın. Benim 105 yaşında rahmetli olan bir dayım vardı da “ Yavrum el adama iki zeytin tanesi verir de zeytin yağı almak için arkana huni tutar derdi” Belki anlayışlı birine ulaşırız! Rahim Demirbaş, 0 505 753 92 92, Konya Ereğli’nin Beyören köyü. Çalışmalarımı Ereğli Orman fidanlığı yetkililerinden soruşturabilirsiniz.

Not: Sadece boru istiyorum..”

Hoca ve fidanları karşılık bulacaktır inancı ile arz!.."

ALINTI: Yeniçağ / Behiç Kılıç

"Bütün servetini doğa için harcadı"

.
Emekli öğretmen Rahim Demirbaş ağaçlandırma çalışmaları için üç evini de sattı. 10 yıldır tek başına sürdürdüğü ağaçlandırma çalışması için varını yoğunu sattı. Devlettin taşlık arazisini bile satın alan Demirbaş, 50 bin fidan dikti.

Bir zamanlar çevresi ormanlık alanlarla kaplı Konya’nın Ereğli ilçesine bağlı Beyören köyünün çölleşmesini kabullenemeyen emekli öğretmen Rahim Demirbaş, 10 yıldır sürdürdüğü ağaçlandırma çalışmalarında bugüne kadar 500 bin YTL harcadı. Ama öğretmenin, ağaçlandırma mücadelesi bitmedi.

50 yıl öncesine kadar ormanlık alanlarıyla bilinen yeşillik içindeki Beyören köyünde, son yıllarda ormanlarının yok olması ve topraklarının verimsizleşmesi nedeniyle tarımsal üretim ve hayvancılık terk edildi. Bu yüzden hane sayısı 220’den 30’a düşen, bunlardan 13’ünde sadece yaşlı kadınların kaldığı Beyören, köylünün yıllar önce ağaçları keserek yaptığı bilinçsizliğin bedelini ödüyor.
.

.
İçinde birkaç kavak ağacından başka yeşilliği bulunmayan, çevresi kıraç ve taşlık araziyle kaplanan memleketi Beyören köyünün bu durumuna üzülen emekli matematik öğretmeni Rahim Demirbaş, kendi çabalarıyla çölleşmeye karşı savaş açtı. Vatan ve toprak sevdasıyla 1998 yılında, en azından kaybedilen ormanlık alanların bir bölümünü tekrar oluşturmak için harekete geçen Demirbaş, varını yoğunu sattı, birikimlerini bu yönde harcayarak fidan dikmeye başladı.

Demirbaş, çocukluğunda köyün ormanlık alanlarının içinde ağaç sıklığı nedeniyle gezmenin bile zor olduğunu belirterek, "Halk kesti, ama yenisini dikmedi. Bitmez sandılar, ama bitti, yok oldu. Gülü kokan, suyu akan yer olarak bilinen Beyören bu hale geldi. Şimdi bölgede bırakın gülü ot görünce sevinir olduk" dedi.

30 HANE KALAN KÖYDE MÜCADELE EDİYOR

Bir zamanlar tepeliklerde bağların, ormanlık alanda ceylanların bulunduğu Beyören’in bu duruma gelmesine gönlünün el vermediğini anlatan Demirbaş, şunları kaydetti:

"Şimdilerde su bulmak neredeyse imkansız. Oluşturduğum ormanlık alanlar için kendi çabamla 8 kilometre boru döşeyerek fidanlara çok az da olsa su getirdim. Göç sonunda geriye kalan 30 hanenin 13’ünde yaşayan yaşlılar ölünce kapılarını açan olmayacak. Okulumuz kapandı, insanlarımız kaçtı. Biz köy olarak, doğayı yok etmenin ne tür felaketlere neden olduğunun anlaşılması için çok iyi bir örneğiz." 2006’ya kadar köye yakın bölgelerde farklı alanlarda 200 dekar arazide ağaçlandırma çalışmaları yaptığını belirten Demirbaş, yeni ormanlık alanlar oluşturmak için hazineden 7 bin YTL karşılığında 64 dekar taşlık araziyi de satın aldığını söyledi. Bununla birlikte toplam 300 dekarlık alanı daha ağaçlandırmaya çalıştığını vurgulayan Demirbaş, şöyle devam etti: "Yaklaşık 17 bin YTL harcayarak 600 tonluk bir havuz daha yaptırdım. Fidanların dikimi için çukurları açmaya başladık. Bugüne kadar harcadığım para 500 bin YTL’yi buldu. Bunun 100 bin YTL’si borç. Bu borcu nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. 3 evimi sattım, birikimlerimi ve elimde olmayan parayı harcadım.Oturduğum evi de satacaktım, ama eşim ve çocuklarım karşı çıktı. Halen harcıyorum. 2 köylüye fidan dikimi ve bakımı için ayda 600’er YTL para ödüyorum. Bu ayın maaşını halen veremedim. Bu yıl dikileceklerle birlikte 10 yılda 25 bin fidanı kendi imkanlarımla toprakla buluşturdum."

"SULAYAMADIĞIM FİDANLARIN ÖNÜNDE UTANIYORUM"

Ormanlık alanlarda en büyük sorununun susuzluk olduğunu belirten Demirbaş, "Suyu akan Beyören köyü şimdi suya hasret. Yaz aylarında su veremediğim fidanların önünde utanıyorum. Bana, 'bize ne yaptın, neden bu çölde bizi susuz bıraktın' der gibiler" diye konuştu.
.
Demirbaş, kendisine sürekli "Kazanmadığın halde neden bu kadar çaba harcıyorsun?" şeklinde sorular yöneltildiğini ifade ederek, "Para hırsıyla ormanları yakanlara inat, 50 bin fidan dikene kadar mücadele edeceğim" diye konuştu. Kuruyan, ancak kökünden yeniden filizlenmeye çalışan köy içinde kurumuş kara dut ağacını yaşatmak için bile mücadele verdiğini anlatan Demirbaş, "Sahibinden satın alıp ormanlık alana tekrar diktim. Oldukça yaşlı olan bu ağaç aslında her şeye tanık. Sahibi üzerinde odun doğradığı için bu hale gelmiş. Umarım hayata tekrar döner" dedi.

Çevre ve Orman Bakanlığının kendisine destek olmasını isteyen Demirbaş, ormanların bu şekilde tahrip olması durumunda ülkede tarımsal üretimin zarar göreceğini, köyden kente göçün önlenemeyeceğini bildirdi. Köyde yaşayan 13 yaşlı kadın ise "Çocukken köyü çevreleyen ormanlık alanlarda oynardık. Şimdilerde gölgesinde oturacak ağaç bulamaz olduk. Köyümüzün bu durumu bizi çok üzüyor. Umarım Demirbaş’ın çabaları olumlu sonuç verir" dediler. (aa)
.
ALINTI: Radikal

"Bozkır'da bir Don Kişot"

.
Rahim Demirbaş, Konya'nın bir köyünde 'Eskiden buralar ormandı' masalıyla büyüdü. Emekli olunca neredeyse terk edilmiş durumdaki köyüne döndü, çorak bir araziyi satın alıp 10 bin fidan dikti.

Sapsarı tepelerle çevrili göz alabildiğine çorak toprakların uzandığı bir coğrafyada ezberi bozan bir manzara, yeşiller fışkırıyor. Bu 10 bin ağaç, tek bir kişinin eseri. Rahim Demirbaş, 1940'ta İç Anadolu'nun yüksek düzlüklerine kurulmuş Konya Ereğli'ye bağlı Beyören Köyü'nde doğdu. Çıplak tepelerle kaplı köyünün bir zamanlar ormanlarla kaplı olduğu efsanesini dinleyerek büyüdü. Matematik öğretmeni olarak Kars'tan Kayseri'ye Türkiye'nin dört yanında görev yapan, tatillerde köyüne dönen Demirbaş ilk denemesini 40 yıl önce yaptı. Bir tatil yanında beş şeker çuvalı meşepalamudu getirdi, köylülerle birlikte dikti. Palamutların çoğu yeşerdi, ama korunamadı, hayvanlar tarafından yok edildi. İkinci denemesiniyse emekli olup köyüne döndüğünde gerçekleştirdi. Bir zamanlar 220 hane olan köyü neredeyse boşalmıştı: "40 hane kaldık. İnsanların 15'er koyunları var. Onlarla geçiniyorlar. Çiftçilik yok denecek kadar az. Tarlalar boş, su sıkıntısı vardı."

1998 yılında, Cumhuriyet'in 75'inci yıldönümü kutlamaları kapsamında her yere heykeller dikildiğini gördü. Onun aklındaysa ağaç dikmek vardı. Önce köyünde 400 dekar arazi satın aldı, sonra ağaç. Etrafını çevirdi. Köylüleri de heveslendirdi. İlk olarak sedir diktiler. Ama susuzluk çekmeye başladılar: "İki defa kuyu vurdurdum. 144 metreye indik. Kuyucu 'Su çıkacak hocam' dedi. Sonra 'Yokmuş' dedi. Birikimim tükendi. Sıkışınca evi sattım, 8 kilometre öteden su getirttim. Su yolu insan gücüyle kazıldı. Su getirdiğim araziyi de satın aldım tabii. Dört havuz yaptırdım. Hepsi 500 ton su alıyor. Su sıkıntısı çok çektim ama hiçbir ağacım kurumadı."

Peki devletten yardım alamamış mı?: "Başbakanımız 'taşı taş üstüne koyan yanımıza gelsin' diyordu. Orman Bakanı'na, Tarım Bakanı'na da yazdım. Onlar Devlet Su İşleri'ne, Devlet Su İşleri de başka yerlere yazmışlar. Net bir sonuç yok. Ben de gücüm olduğu zaman ormanımı büyütmeye devam ediyorum. Şimdi ormanın başında bir çocuk var, iyi kötü bakıyor. Hayvangelmiyor. Yazın da birkaç işçiye çapalattıyorum. 100 çeşit ağacım var. TRT'de reklamlarını dinlemiştim, tanesi 16 dolardan pavlonya bile getirttim. Mavi selvi, ladin, doğu ladini aklına ne gelirse, sarı-çam, karaçam... Çeşit çeşit ağacım var." Su sıkıntısı çekse de Rahim öğretmene göre ağaçlarının hızlı büyümesinin sırrı sevgi. "Orman mühendisleri de görünce şaşırdı. Vallahi deneyin, sevgiyle büyüttüğünüz ağaç daha çabuk büyüyor. Ben gidince sanki ağaçlar seviniyor."

'Emekli adamsın, otur dinlen'

Demirbaş'ın bu orman sevdasına ilk başlarda ne köylü ne de ailesi anlam verebilmiş. 'Emekli adamsın, otur dinlen' demiş etrafındaki dostları. Karısı "Çocukların rızkını ağaca veriyorsun" diyormuş. Ama altı çocuğu olan Demirbaş'ın orman sevdası zamanla anlaşılmış: "Ben çocukluğumdan beri orman dikmeyi kafama koymuştum. Karşı çıkıyorlar diye vaz mı geçecektim. Şimdi köylüler de ormanı korumak için çaba harcıyor. Hayvanlarını sokmuyorlar. Çocuklarla bu yaz piknik yaptık. Torunlar havuzda yüzdüler. 'Dede iyi ki burayı almışsın' dediler."

Rahim öğretmenin çabasını ve başarısını takdir edenler arasında Çevre ve Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürü Mustafa Yüksel de var: "Türkiye'de yaşayan her insanın Rahim Demirbaş'ı örnek alması lazım. Çölleşmeyle mücadele budur. Biz destek veriyoruz, desteklemeye devam edeceğiz. "Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Nakkaş'sa "Bir kişi bir günde 30-35 fidan dikebilir. Dokuz yılda 10 bin ağaç çok güzel. Sadece dikmek değil, ağaçlara en az üç yıl çok iyi bakmak lazım. Kendisini tebrik ederiz" dedi.
.
ALINTI: Radikal

"Vatansever bir öğretmenin [Rahim Demirbaş'ın] feryadı"

.
"...Benim şu anda en büyük arzularımdan birisi de laftan ziyade orman dikme işini hızlandırmak. Çıplak arazide tek bir ağaç düşününüz, onun verdiği oksijen, onda yuvalanan kuşlar, onda serinleyen kelebekler, arılar, böcekler, onun gölgesinde gölgelenen insanlar ve de canlılar. Tek bir ağaç. Bunun milyonlarcasını düşününüz!

Köyüm ülkemizin en fakir köylerinden birisi, doğru dürüst suyu ve yolu yok. Bir zamanlar 220 hane olan köyümüz şimdi 40 haneye kadar düştü. Çoğunda tek başına yaşayan insanlar oturmakta. Öldüklerinde kapıları kapanacak. Topraklarımız kıraç... Köylerde kimse de yol gösterici olamadı. Köylümüz hâlâ ana baba usulü iki taşa bir kuşa diye toprağa tohum atıyor. Durum böyle olunca pek çok köy gibi bizim köylü de köyü terk etti. Elindeki avucundakini satarak şehre gelen insanımız 200 metrekare yerde köyü yaşamaya çalıştı. Çoğu amelelik ve seyyar satıcılık yaparak hayatlarını idameye kalktılar. Çocuklarını da çok parlak şekilde okutamadılar. Bu çocukların çoğu işsizler ordusuna katıldı. Bizim sokak çocukları veya kapkaççı deyiverdiğimiz çocuklar; şu an köyde yaşayan çocuklardan değil. Şehre göç etmiş ailelerin yavruları...

Ben bundan 40 yıl önce beş çuval meşe palamudu bulup geldim. Köylülerimizle dağımızın bir bölümüne bunları diktik. Palamutların pek çoğu yeşerdi. Ne yazık ki koruma imkanı olmadığı için hayvanlar pek azının yaşamasına fırsat verdi. Yine de bu orman sevdamdan vazgeçmedim... Allah fırsat verdi, 1998 yılında köyümde taşlık (Traktörle ziraat yapılamaz) arazi ler alıp kendi öz imkanlarımla orman dikmeye başladım. Biraz birikimimle kooperatiften temin ettiğim evimi satarak arazimin etrafını hasır telle çevirdim. 8 km mesafeden bir parmak kalınlığında bulduğum bir suyu borularla, orman diktiğim araziye getirdim. Burada havuzlarda topladım. Bu suyu ağaçlara can suyu olarak kullanıyorum. Şu ana kadar 100 çeşide yakın (sedir, çam, dişbudak, meşe, mavi servi, mahlep, ceviz, antepfıstığı vs.) on bin ağaç diktim Bu ağaçlar bugüne kadar güzel büyüdü. Boyları 50 cm ile 5 m arasında değişiyor. Fırsat buldukça dikime devam ediyorum. Tek sıkıntım suyun yetersizliği. (ormanı sadece dikmek yetmez. Koruyacaksın, sulayacaksın. En az 100 yıl bekleyeceksin). Ormanı yağmalamak ve yakmak çok kolay...

Ben şuna inanıyorum: Biz belki dedelerimiz gibi toprak fethedemeyiz, ama topraklarımızı 20 kat verimli hale getirirsek sanki 20 kat toprak fethetmiş gibi oluruz. Ülkemizin her tarafını yağmur ormanları gibi ormanlandırırsak, hem ülkemiz hem de bütün insanlar fayda görür. Biz kıyametin kopuyor o
lduğunu gürsek bile ağaç diken bir kültürün sahibi iken nasıl oldu da bu güzel dağlarımız çırılçıplak kaldı?

...Ben ormanı dikmeye başlayalı 8 yıl oldu. O günden beri pek çok köylüm çalışma imkanı buldu. Eğer benim yaptığımı yapan insanların sayısı çoğalırsa çok kişi köyünü terk etmez. Su damlaya damlaya mermeri deler. Benim çalışmamı herkese duyurma imkanım yok.
Duyurma hususunda bana yardımcı olunuz.

Saygılar sunarım.

Rahim Demirbaş
Emekli Matematik Öğretmeni

Hamidiye Mah. Anıt Cad. Ender Ap. No: 2 Ereğli Konya

Telefon: 0505 753 92 92

18 Şubat 2007 Pazar"

ALINTI: Hayrettinkaraman.net