27 Temmuz 2009 Pazartesi

BAT. Nedir, niyedir, niçindir?


Bozkır.
Boz ve kır.
Bir 'şey' ancak bu kadar doğru ve güzel vasıflandırılıp bu kadar öz anlatılabilirdi. Sanki yazgıyı boşvermişlik, boşvermişliği yazgı olarak görmenin bir yansıması/yanılsamasıdır bozkır. Adı "çöl" olmayan uçsuz bucaksız bir çölde boz tepeler, kır düzlükler ile mavi gök arasında geniş geniş kalmışlığın mevsimi, havası, suyu ve insanı keskin ama uçları yuvarlatılmış bir yumuşaklığıdır aynı zamanda.

Gölgesizliğin mızraklarla saldıran güneşe teslimidir hüzünsüz; dudakların kuru, yüzlerinse kavruk oluşu ondandır. Derler ki, bağlama dağlamazdı yüreği, dinleyeni, söyleyeni böyle kuru, kavruk olmasaydı her şey. Yanık olmazdı bağır, türkü, ayran; zaman, mekân, insan...

Yine de yalnız bir söğüt gölgesinde, bir çeşme başındadır türkü, güzel, davar; hayat.

[BOZKIRLAR, DOĞANIN EN MİNİMALİST AÇILIMIDIRLAR. ÇÖL GİBİ MARJİNAL VE AYKIRI DEĞİLLERDİR, AMA ÇÖL KADAR SERT TABİATLARI VARDIR. BOZKIR SEVİLMEZ. ÇÜNKÜ NAİF BOZKIRIN DİLİNDEN ANLAMAK İÇİN BİRAZ SADELİKTEN YANA OLMAK LAZIM GELİR. GERÇEKTEN BOZKIRDA DOĞANIN İHTİŞAMINA VE GÖRKEMİNE, DENİZİNE, ORMANINA VEYA ŞELALESİNE RASTLAYAMAZSINIZ. BOZKIR YER VE GÖKTÜR SADECE. HATTA BU İKİ DÜNYANIN ARASINDA ARAFTIR. BOZKIRIN DİKİNE GİDEMEZSİNİZ, HUYUNU SUYUNU BİLMENİZ GEREKİR. KOLAY BİR KİŞİLİĞE DE SAHİP DEĞİLDİR, GECESİYLE GÜNDÜZÜ ARASINDA SICAKLIK FARKI YÜKSEKTİR. ALIŞMASI VE YAŞAMASI ZORDUR. AMA Bİ KERE DİLİNİ ÇÖZERSENİZ, SIKINTI YAŞATMAZ. ONA UKALALIK YAPAN NİCE İNSANLARI VE HATTA ORDULARI VE BAZEN DE KOCA DEVLETLERİ YUTMUŞLUĞU VARDIR. BOZKIR KÜLTÜRÜ BELKİ SADECE TÜRKLERE AİT DEĞİL AMA YERYÜZÜNDEKİ EN BÜYÜK BOZKIRLAR TÜRKLERİN ANAYURDUDUR. BU BOZKIRLAR TARİHİN GÖRDÜĞÜ EN BÜYÜK ORDULARI EN BÜYÜK SAVAŞÇILARI YETİŞTİRMİŞTİR. MEDENİYETİN GÖZLERİ KÖR EDEN SAHTE IŞIĞINA EN BÜYÜK DARBE YİNE BOZKIRIN ATLISINDAN GELMİŞTİR...] -MANZİKERT/EKŞİ SÖZLÜK-

Bozkırda doğarsın, bozkırda okursun, bozkırda çalışırsın, yetmez bozkırda yaşarsın... Bozkır, hayatında olmaktan öteye geçer, hayatın olur. Koşarsın, oynarsın, korkarsın, kokarsın, düşersin, düşlersin... Bir çocuk düşüşüdür bu hep taştan taşa. Ağaçtan taşa düşmek istersin. Bir 'çocuk düşüşü', bir 'bozkır düşü' ile bir 'meşe ormanı düşü' olur.

Kış çamur, yaz tozdur bütün oyunlarda, oyuncaklarda... Uzaktan gelip çok uzaklara giden 'makine'dir ardınca uzanan sarı bulut gölge... Sonra ve hep sonra, o 'makine'nin otobüs ve uçak olanına binersin de göz alabildiğine gölgesiz ve ağaçsız evler, camiler, köyler, yazılar, düzler, ovalar, dağlar, bayırlar, köşeler, bucaklar, yamaçlar, yöreler, kıta büyüklüğünde yurtlar, ülkeler görürsün. Gölgesiz, ağaçsız, çıplak, boz ve kır. Bozkır...

"Neden" sorusunun cevabı, şu veya bu sebeple vardır da, "nereye, ne zamana kadar"ınki yoktur.
Binyıllardır bambaşka bir hayatın adı, kaynağı olan "bozkır" şimdilerde "boz" ve "kır" olarak başka başka anlamlarla çölleşmenin, yok oluşların, kıyametin, ölümün adıdır.

[“BİR KARIŞ TOPRAĞIN KAYBEDİLMESİNE” RIZA GÖSTERİLMEMESİ HEM SİYASİ DURUŞ HEM VATANPERVERLİK HEM DE MİLLİ BÜTÜNLÜK İTİBARİYLE ÖVGÜYE DEĞER BİR GÖSTERGE OLARAK SUNULURKEN EROZYON, ÇÖLLEŞME, YANLIŞ TARIM, ORMAN YAĞMASI, AĞAÇLANDIRMAMA GİBİ ETKENLER NEDENİYLE “KIBRIS ADASI BÜYÜKLÜĞÜNDE TOPRAK” KAYBININ ÜSTELİK HER YIL ARTAN MİKTARDA YAŞANIYOR OLMASI GÖZLERDEN, GÖNÜLLERDEN VE GÜNDEMLERDEN NE KADAR DA UZAKTIR.] -İNFAK.ORG-

Çok değil, bundan 2 yıl evvel, ülke flaş gündemlerden sok haberlere, sıcak saatlerden sarsıcı gelişmelere ardı arkası kesilmeyecek biçimde savrulurken, bir gün bizzat bu gümbürtünün işaret fişeğini atan bir medya organı, onca gürültü arasından -kapak dosyası olmasına rağmen- sessiz sedasız geçip giden bir haber yaptı:



[12-18 NİSAN 2007 TARİHLİ NOKTA DERGİSİNİN KAPAK KONUSU]

"İnsanlığın, vatanseverliğin, diğerkâmlığın, iyiliğin, umudun... Bütün derslerin öğretmeni" diyerek. Bozkırda orman düşleyen bir adamın, öğretmenlikten öte bir bilgenin, Rahim Demirbaş'ın hikâyesini yazdı sessizce... Sessizceydi zira, o demlerde ve hâlâ kimileri, kimilerinden (çöl olan/olacak olan, çölleşme kıyametine yuvarlanan) 'vatanı kurtarırken' o, kurtarılan vatanı, üstelik kimin kurtardığına ve kurtarınca ne yapacağına bakmaksızın sessizce orman yapmakla meşguldü.

BAT Bozkır Ağaçlandırma Topluluğu da, Rahim Demirbaş'ın şahsında -başka varsa- bozkırda orman düşleyen daha nicelerine belki bir teşekkürün ifası, çapı, çerçevesi yettiğince destek olmanın gereği, aynı zamanda kendi düşü de dâhil başka başka "bozkırda orman düşleri"ne vesile olma çabasıyla yola çıktı.

Doğaya, her yıl "salınan" trilyon kere trilyon tohumdan kaç tanesini toprakla, uygun zaman, mekân ve şartlarda buluşturup kök salmalarına fırsat vererek onları yok olmaktan kurtarabilir ve asıl kendi yok oluşumuzu durdurabiliriz belki diye!

Çünkü, bu yok oluş kıyametini ancak ağaç durdurabilir!
Ve her tohum içinde ormanı/nı gizler.
Unutma! Her tohum bir ormandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder