27 Mart 2019 Çarşamba

Ne çileli bir ağaçmışsın be söğüt!


Bir bitmedi bu söğüt ağacının (salix alba, willow) çilesi... Uzun hikâyesi ve üzerindeki kuş yuvasıyla birlikte kesildi. Ondan arta kalanlar, bir apartman kuytuluğundaki bir iki karışlık çiçekliğe uyku mevsimini geçirip baharda kolayca tutması için eğreti de olsa dikildi.

Bir sonraki baharda, dallanıp budaklanınca buradan sökülüp uygun yerlere dililmek üzere oradaki duvar dibine bırakıldı. Bir kaç saat sonrası 7-8 kadar ağacın hiçbiri yerinde yoktu... Kalın kütükvari olan, sokağın çocuklarınca kaldırılamadığı için kurtulmuştu ancak diğerleri kılıç kalkan oyunlarına sopa olmuştu.

Köklenmiş ve ince de olsa dalları, tomurcukları olan ağaçları çocukça (!) kırıp parçalamak hangi yetişmişliğin eseri ki! Sokaktan parçalarını toplayabildiğimiz kalan iki ağacı, kaldırılamadığı için kurtulan kütükle birlikte bir yol kenarındaki boşluğa, o sert zemine binbir güçlükle de olsa diktik.

Onca hırpalanmadan sonra tutacak mı, ki söğüt ağaçları kolay tutar, bilmiyoruz? Tutsa yaşayacak mı, onu da bilmiyoruz? Belki bir hoyrat el, çekip sallayıverecek, söküp atacak. Hiç biri olmazsa söğüt ve kavak ağaçlarına savaş açmış yerel yönetimler, şu an farkedemeyecekleri için büyümesini bekleyip kesecek.

Yine de hoyratlıktan uzak, ömrü uzun ola...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder