5 Ekim 2017 Perşembe

Yol kenarında bir gladiçya...


Gladiçya.
Nam-ı diğer yalancı keçiboynuzu, yani honey locust, yani gleditsia triacanthos.
Her gün önünden geçtiğimiz yerde, bağlantı yolu ayrımıyla caddenin birleştiği yayın içinde, yol kenarında kendi kendisine çimlenip büyümüş (hudâyinâbit) bir ağaççık. Daha önce sürgün budamasını, temizliğini yapıp yanımızda koruma çıtası bulunmadığı için refüjün demirlerine otlarla, kesilen sürgünlerle vs tutundurup bağlamıştık.

Bugün, evden çıkarken (koruma, sabitleme) çıtarlarından bir tanesini yanımıza alıp gladiçyayı ziyarete gitmeye niyet etmiştik. Ziyaret için otobüsten, günlük rutine göre bir durak önce inmemiz ve biraz yürümemiz gerekiyordu. Yürürken yerde, ezilmiş bir at kestanesi tohumu gördüm. Demek ki yakınlarda bir yerlerde at kestanesi ağacı vardı. Sağ tarafa dönüp baktığımda, biraz geride apartman bahçesinden kaldırıma doğru sarkan kocaman bir at kestanesi ağacı duruyordu.

Yanına gittim, ağacın altına dökülmüş 8-10 kadar at kestanesi tohumunu avucuma doldurdum. Nasıl olsa gladiçyaya kadar bir kaç yüz metre yürüyecektim. Yürürken elimdeki çıtanın sivri ucuyla uygun ve korunaklı yerlere küçük çukurlar açabilir ve elimdeki tohumları oraya gömebilirdim. Aynen öyle yaptım, at kestansi tohumlarını kuytu ve korunaklı yerlere ektim.

İnsan, sabah işe gelirken bile, otobüsten bir durak önce inerek 8-10 tane ağaç (tohum) ekip bir ağaca da bakım yapabiliyormuş, demek ki. İnşallah at kestanesi tohumlarının tamamı baharda çimlenip çıka ve ömürleri uzun ola...

Gladiçyanın koruma, sabitleme çıtasını, yerden bulduğum bir taşla sağlam bir şekilde çaktım. Yanımda getirdiğim iple iki noktadan bağlayıp sabitledim. Tekrardan çıkmış olan fazlalık sürgünlerini kopardım.

İnşallah, gladiçyanın da ömrü uzun ola...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder