31 Ağustos 2010 Salı

"Doğal arsız"

.

.
"Doğal arsız


İstanbul’da, mesela Tuzla’da “sel felaketi” oluyor. “Doğal felaket” ya, “doğal”, yani normal sayılıyor. Oysa “anormal arsızlık” dereleri yutmuş. Dere yataklarını değiştiren inşaatlar, dere yatağı dolduran molozlar, dere yatağına kusan arsızlar!
Rize’de sel felaketi oluyor. “Tabii afet” ya, “tabii”!
Bakan koşuyor, koşan bakıyor, “vah vah çok üzüldük 12 canımıza”. Gündoğdu bir anda Pakistan oluvermiş ama “doğal”!
Oysa Karadeniz epeydir usanmaya başlamış.
HES denen hidrolektrik santral furyası; kimi gizli gizli, sinsi sinsi.Ağaçlar kesiliyor, dere yatakları saptırılıyor, sapıttırılıyor; molozlar yatakların bağrına kusuluyor.
Ama felaket doğal! Doğanın öfkesi ile insanın arsız doğası birbirine karışıyor.
Kendi yurdunu yağmalayan, kendi toprağını yutan, kendi deresini kurutan, kendi sonunu hazırlayan, kendi hayatını çürüten bir arsızlık humması. Arsızlığın temel şartı; duyarsızlık, umursamazlık.
Doğasını korumak isteyenleri hor gören; yağmanın kod adını sözde büyüme, kalkınma koyan bir küstahlık seli.
İsyan eden doğaya karşı boynu bükük gibi duran, ama arsızlığa isyan eden insanı “Herkes aklını başına alsın” diye tehdit edebilen bir “çevre ve orman” bakan körlüğü.
Habertürk sitesindeki bir okur yorumuyla insanlara ve doğaya başsağlığı dileyeyim:
“Şu ana kadar bu habere 28 yorum yapılmış. FB ve GS ile ilgiliyse 400 küsur yorum var. Ne milletiz ama! Neysek oyuz. Neyi hak ediyorsak onu yaşıyoruz. Durum budur.”
.
..."
.
Umur Talu - Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder